ANKSİYETE (KAYGI) BOZUKLUKLARI

 

KAYGI KAVRAMI

Klasik tanımıyla kaygı; yaşamı tehdit eden ya da tehdit şeklinde algılanan, rahatsız edici bir endişe ve korku duygusudur. Kaygı kavramı, ‘anksiyete, sıkıntı, iç daralması, bunaltı, ürperti, boğuntu, daralma, bulantı ya da can sıkıntısı’ gibi terimlerle tanımlanmıştır. Kaygının özünü oluşturan belirgin özellikler, nedenlerin belirsizliği ve yokluğudur. Korku belli bir nesneye yöneliktir, kaygının ise nesnesi yoktur. Kaygı durumunda tehlike öznel ve gizlidir, korku durumunda ise nesnel ve görünen bir şeydir. Kaygıda; tehlikeye yönelik abartılı bir tepki, hatta varsayımsal tehlikelere yönelik bir tepki açığa çıkabilir, korkuda ise genellikle kişinin karşılaştığı tehlikeye orantılı bir tepki verilir. Kaygı, strese verilen olağan bir tepkidir. Bizi tehlikelere karşı uyarabilir ve hazırlanmamıza yardımcı olabilir. Korku, acil bir tehdide verilen duygusal bir tepkidir ve daha çok bir “savaş ya da kaç” tepkisiyle ilişkilidir (ya savaşmak için kalmak ya da tehlikeden uzaklaşmak için kaçmak.)

İnsan, varoluşundan dolayı belli korku ve kaygılar hisseder. Yaşamımızı şekillendirmenin ağır sorumluluğu altında ‘bunaltı’ hissetmemiz kaçınılmazdır. Kaygı bir düzeye kadar, yaşamdaki zorluklarla baş edebilmemiz açısından uyumsal ve gereklidir. Ancak, kaygının düzeyinin artması, bizi ‘paralize’ edebilir ve hayat yolunda ilerlememize engel olabilir. Bu noktada, bir psikiyatrik destek ve müdahale gerekli olabilir.

Dinamik kuram açısından kaygı; ‘nesneyi kaybetme tehlikesine yönelik bir tepki, kişinin onaylanmayacağı ya da reddedileceği beklentisi, ayrılık endişesi, güvenli bağlanmanın yokluğu’ şeklinde tanımlanmıştır. Varoluşsal kuram, insandaki temel kaygının asıl kaynağı olarak ‘ölüm endişesini’ görmüştür.  Bilişsel kurama göre ise, ‘anksiyetenin nedeni olayların kendisi değil, kişinin beklentileri, bu olayları nasıl ve ne biçimde algılayıp yorumladığıdır’.

Olağan anksiyete ile anksiyete bozukluğu arasındaki fark nedir?

Herkes zaman zaman kaygı yaşar. Belki kişi televizyonda korkunç bir hareket izlemiştir veya üzücü bir şey görmüştür. Ya da daha da kötüsü, belki de kişi bir suç yaşamış veya tanık olmuştur. Bu durumlarda herkes endişeli olabilir, ancak anksiyete bozukluğu olan kişide, yaşama tam katılımını engelleyen sürekli veya tekrarlayan anksiyete belirtileri bulunur. Anksiyete, nispeten hafif (ara sıra "karında kelebekler uçuşması" şeklinde bir huzursuzluk) ile şiddetli (sık sık oluşan panik ataklar) arasında değişebilir. Şiddetli kaygı bozuklukları, kişinin kaygıyı gidermek için yaşam tarzını değiştirmesine, örneğin evden çıkmamasına neden olabilir.

Anksiyete bozuklukları, normal sinirlilik veya endişe duygularından farklıdır ve aşırı korku veya endişe içerir. Anksiyete bozuklukları, ruhsal bozuklukların en yaygın olanıdır ve yetişkinlerin yaklaşık %30'unu hayatlarının bir noktasında etkiler. Anksiyete bozuklukları, insanların semptomlarını tetikleyen veya kötüleştiren durumlardan kaçınmasına neden olabilir. İş performansı, okul çalışmaları ve kişisel ilişkiler etkilenebilir. Ancak anksiyete bozuklukları tedavi edilebilir ve bir dizi etkili tedavi mevcuttur. Tedavi, çoğu insanın normal üretken yaşam sürmesine yardımcı olur.

ANKSİYETE BOZUKLUKLARI

Araştırma bulgularına göre, anksiyete bozuklukları dünyada en sık görülen psikiyatrik bozukluklardır. Dünyada yaygınlık yaklaşık %7,3, ülkemizde ise %6,7 civarındadır. Kadınlarda erkeklerden iki kat fazla görülür. Başlangıç yaşı genellikle 10-25 yaş aralığındadır. Özgül fobi en yaygın olanıdır (%8 ila %12), ardından sosyal anksiyete bozukluğu (%7), panik bozukluğu (%2-%3) ve yaygın anksiyete bozukluğu (%2) gelmektedir. Agorafobi sıklığı %1.5, ayrılık kaygısı bozukluğu ise %1 civarındadır. Bazı anksiyete bozuklukları iyileşme ve tekrarlama dönemleriyle seyrederken, bazıları kronik bir seyir izleyebilir.

Risk faktörleri

Anksiyete bozukluklarının nedenleri şu anda bilinmemektedir, ancak muhtemelen genetik, çevresel, psikolojik ve gelişimsel gibi faktörlerin bir kombinasyonunu içermektedir. Anksiyete bozuklukları ailelerde ortaya çıkabilir, bu da genlerin ve çevresel streslerin bir kombinasyonunun bozuklukları üretebileceğini düşündürür.

ANKSİYETE BOZUKLUKLARININ TÜRLERİ

Özgül Fobi:

Özgül fobi, belirli bir nesne veya durumla ilgili klinik olarak önemli anksiyete ile karakterize edilen ve tipik olarak kaçınma davranışına yol açan bir anksiyete bozukluğudur. Sık görülen biçimleri; “hayvanlar, böcekler, rakım, kapalı yerler, araba kullanma, biniş, kan görme, enjeksiyon yaptırma”dır. Özgül fobi tedavisinde en etkili yöntem psikoterapidir. İlaç tedavisi, sınırlı bir role sahiptir. 

 Panik Bozukluğu:

Panik bozukluğu, kendiliğinden ve beklenmedik panik ataklarla seyreden bir anksiyete bozukluğudur. Panik atak sırasında; ‘çarpıntı, terleme, titreme, nefes darlığı, boğulma hissi, göğüs ağrısı, mide bulantısı, üşüme veya ateş basması, uyuşmalar, baş dönmesi veya baygınlık hissi, kontrolü kaybetme veya delirme korkusu, ölüm korkusu’ görülebilir. Tekrarlayan panik ataklar arasında; ek ataklar geçireceğine ilişkin ve atakların sonuçları konusunda sürekli endişe duymak (beklenti anksiyetesi), ayrıca ataklar nedeniyle davranışlarda önemli değişiklikler (kaçınma davranışları) söz konusu olabilir. Panik bozukluk tedavisinde; psikoterapi, ilaç tedavileri veya her ikisinin birlikte uygulanması önerilmektedir. 

Agorafobi:

Agorafobi, kaçışın zor veya utanç verici olabileceği veya panik belirtileri sırasında yardımın sağlanamayacağı durumlarda bulunma korkusudur. Korku, karşılaşılan durumla orantısızdır ve genellikle altı ay veya daha fazla sürer ve işlevsellikte sorunlara neden olur. Agorafobi genellikle şu durumlar durumlardan yaşanır:

Birey durumdan aktif olarak kaçınır, bir refakatçiye ihtiyaç duyar ya da yoğun bir korku ya da kaygı ile bu duruma katlanır. Tedavi edilmeyen agorafobi nedeniyle, kişi evden çıkamayabilir. Tedavide; psikoterapi ve/veya ilaç tedavileri önerilmektedir.

Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi)

Sosyal ve/veya performans durumlarında, başkaları tarafından olumsuz değerlendirileceğine ilişkin yoğun bir korku ile karakterize bir ruhsal rahatsızlıktır. Sıklıkla görülen belirtileri; ‘yüzün kızarması, sesin titremesi, çarpıntı, kendisini küçük düşürecek yanlış bir şey yapma korkusu’dur. Korkulan durumdan kaçınılır veya sıkıntıya katlanılır. Kaçınma, korku veya sıkıntı, kişinin gündelik rutinlerini veya işlevlerini önemli ölçüde etkiler. Sosyal anksiyete bozukluğu tedavisinde; psikoterapi, ilaç tedavileri veya her ikisinin birlikte uygulanması önerilmektedir. 

Yaygın Anksiyete Bozukluğu

En az 6 ay boyunca hemen her gün ortaya çıkan, kontrol edilmesi güç kaygı ve endişe ile karakterize, belirgin sıkıntı ve işlev kaybına yol açan bir bozukluktur. Kişi bunaltıyı sanki kötü bir haber alacakmış, bir felaket olacakmış gibi nedeni belli olmayan bir sıkıntı, bir endişe duygusu olarak algılar ve tanımlar. Sık görülen belirtiler; huzursuzluk veya gerginlik hissi, kolayca yorulma, konsantre olmada güçlük, sinirlilik, kas gerginliği ve uyku bozukluğu’dur. Yaygın anksiyete bozukluğu tedavisinde; psikoterapi ve ilaç tedavilerinin birlikte uygulanması önerilmektedir.

Ayrılık Kaygısı Bozukluğu

Ayrılık kaygısı bozukluğu olan bir kişi, bağlı olduğu kişilerden ayrılma konusunda aşırı korku veya endişe duyar. Duygu, kişinin yaşına uygun olanın ötesinde, devam ediyor (çocuklarda en az dört hafta ve yetişkinlerde altı ay) ve işlevsellik sorunlarına neden oluyor. Ayrılık anksiyetesi bozukluğu olan bir kişi sürekli olarak en yakınını kaybetme endişesi yaşayabilir, isteksiz olabilir veya evden uzakta veya o kişi olmadan uyumayı veya dışarı çıkmayı reddedebilir veya ayrılıkla ilgili kâbuslar görebilir. Sıkıntının fiziksel belirtileri genellikle çocuklukta gelişir, ancak belirtiler yetişkinliğe kadar devam edebilir. Tedavisinde; psikoterapi yaklaşımları öncelikli olarak önerilmektedir.

ANKSİYETE BOZUKLUKLARINDA TANI ve TEDAVİ

İlk adım, semptomlara neden olan fiziksel bir sorun olmadığından emin olmak için doktorunuzu görmektir. Bir anksiyete bozukluğu teşhisi konulursa, bir akıl sağlığı uzmanı en iyi tedaviyi bulmak için sizinle birlikte çalışabilir. Ne yazık ki, anksiyete bozukluğu olan birçok insan yardım aramaz. Etkili tedavileri olan bir hastalıkları olduğunun farkında değiller.

Her anksiyete bozukluğunun kendine özgü özellikleri olmasına rağmen, çoğu iki tür tedaviye iyi yanıt verir: psikoterapi veya "konuşma terapisi" ve ilaçlar. Bu tedaviler tek başına veya kombinasyon halinde verilebilir. Bir tür konuşma terapisi olan bilişsel davranış terapisi (BDT), bir kişinin daha az endişeli hissetmesine yardımcı olmak için farklı bir düşünme, tepki verme ve davranma biçimi öğrenmesine yardımcı olabilir. İlaçlar anksiyete bozukluklarını iyileştirmez, ancak semptomlardan önemli ölçüde kurtulma sağlayabilir. En sık kullanılan ilaçlar, anksiyete giderici ilaçlar (genellikle sadece kısa bir süre için reçete edilir) ve antidepresanlardır. Kalp rahatsızlıkları için kullanılan beta blokerler bazen anksiyetenin fiziksel semptomlarını kontrol etmek için kullanılır.

Kendi Kendine Yardım, Başa Çıkma ve Yönetme

Anksiyete bozukluklarının semptomlarıyla başa çıkmak ve tedaviyi daha etkili hale getirmek için insanların yaptığı birçok şey vardır. Stres yönetimi teknikleri ve meditasyon yardımcı olabilir. Destek grupları (yüz yüze veya çevrimiçi), deneyimleri ve başa çıkma stratejilerini paylaşma fırsatı sağlayabilir. Bir bozukluğun özellikleri hakkında daha fazla bilgi edinmek ve aile ve arkadaşların durumu daha iyi anlamalarına yardımcı olmak da yardımcı olabilir. Semptomları kötüleştirebilecek kafeinden kaçının ve herhangi bir ilaç hakkında doktorunuza danışın.

 

Kaynaklar:

  1. TPD (Türkiye Psikiyatri Derneği) http://www.psikiyatri.org.tr
  2. APA (American Psychiatric Association) https://www.psychiatry.org